Bu sandıkta dört mevsimin, dört alın terinin izi var.
Domatesleri sabah ezanında topladık. Henüz çiğ kalkmamıştı, güneş daha ısıtmamıştı. Yani dalından koparıldığı an en canlı olduğu zamandı. Onlar çatlamasın diye yağmurdan sonra bekledik, güneşi gördüğünde kızarmasını izledik.
Biberler… Demre’si, dolmalığı, köy biberi... Her birini ayrı köklerden, ama aynı niyetten topladık. İlaçsız büyüdüler. Ne yaprağında beyaz leke var, ne toprağında kimyasal. Sadece yanmış ahır gübresiyle, toprakla, sabırla beslendiler.
Fasulyeler bu sene biraz nazlıydı. İlk filizleri kuşlar yedi, yeniden ektik. Sonra bir gece yağmur bastırdı, yapraklar serildi ama meyve tuttu. Bugün yediğin fasulye, bir baharın inadıdır.
Kabaklar en çok sabrı ister. Çok suyla değil, doğru zamanda sulamayla büyür. Biz toprağı dinledik. Ne zaman neye susadığını anlamaya çalıştık. Sonuç: kabak dediğin kokusuz olur sanılır ama bu kabak, dalından koparılmış gibi kokar.
Bu sandıkla size sadece sebze göndermiyoruz. Size, doğrudan üreticiden gelen bir hayat tarzı, bir emeğin meyvesi ve toprağa duyulan bir inancı ulaştırıyoruz.
Ürünler paketlenmeden önce aynı gün sabah tarladan toplanır ve doğrudan yola çıkar.
Afiyet ve şifa olsun.