Günümüz ekonomik koşulları sarsıntılı bir zemini andırmakta. Dik durabilmek, ayakta kalabilmek, insanca yaşamını devam ettirebilmek fazlasıyla çaba gerektiriyor. Peki bu koşullarda tarım nasıl yapılır? Bu sorunun yanıtını bulmaya çalışalım.
Öncelikle yüksek enflasyon kaynaklı girdi fiyatlarındaki inanılmaz artış ilk darbeyi vurdu tarıma. Zaten yıllardır doğru politika eksikliğinden muzdarip olan sektör, girdi fiyatlarındaki fiyat artışıyla belini doğrultamaz hale geldi. Tohum, fide, gübre, mazot ve kimyasal mücadele ilaçları ya dozaj azaltılarak kullanılır hale geldi ya da tamamen vaz geçildi. Finansmanı güçlü, büyük ekilişler yapan şirketler iyi kötü uyum sağlama gayreti içindeler diye düşünüyorum. Lakin küçük aile işletmeleri tamamen çaresiz kaldı. Gerçi sektör temsilcileri ve çiftçilerden ses seda çıkmadığına göre belki de ben yanılıyorum, boşa evham yapıyorum. Yine de düşüncelerimi yazarak tarihe bir not düşmek istiyorum.
Diyelim ki girdilerde yaşanan tüm fiyat artışlarına rağmen ekip üretti çiftçi. Ürünü kaça satacağı belli değil. Mevcut hal yasası ve uygulanan politikalar bir fiyat standartı sağlamıyor. Bu durum hem tüketici için hem de üretici için büyük sorun aslında. Burada üretici gözünden baktığımız için, 20 liraya mal olan bir ürüne piyasa belirleyiciler 10 lira derse ne yapacak bu üretici. Bu defa toprağa gömdüğü para önceki yıllardan daha fazla. Batarsa büyük batar kısaca söylemek gerekirse. Bankaya dolarını yatıran kapital sahibine kur farkını garanti edenler, çiftçiye “sen ek gerisini düşünme” diyorlar.
Adamın birisi uçurumda dala asılı kalmış. Bağırıyor “kimse yok muuu?” diye. Boşluktan bir ses geliyor, “ben varıııım, bırak kendinii!!” Adam bir aşağı bakınıyor bir yukarı, kimseyi göremiyor. Bu sefer tekrar bağırıyor; “BAŞKA kimse yok muuu?”
Yukardaki örnek misali, çiftçiye ek sen düşünme diyince garibanım bir geriye bakıyor bir geleceğe, sallıyor kafayı…
Demem o ki; eksen bir dert, ekmesen ayrı dert. Çoluk çocuk ne yiyecek, faturalar nasıl ödenecek, kredi borçları nasıl kapatılacak. Bu oynak zeminde neyi, neresinden tutarsanız tutun elinizde kalıyor. Gerekli önlemlerin alınması gerekirdi şimdiye dek, artık iş önlem alınsa da kurtarılamayacak noktaya varıyor. Son nefeslerimiz bunlar, bundan böyle ancak iniltilerle anlatabiliriz belki derdimizi. Dilerim öngördüğüm sonu yaşamadan döneriz bu yoldan…
Saygılarımla…
Fatih GÜLEÇ / @fenniziraatci
Hiç mesaj bulunmadı
Görüşünü yaz